Okuma Grubu/2015-2016
Eylül gelmişti... Tatilin rahatlığı, hareketi yavaş yavaş yok oluyordu. Ben tekrar kütüphanemin karşısına oturup kitaplarımın içlerine yazdığım notları okumaya koyulmuştum. Bu sırada okuduklarımı paylaşmak, altı çizili cümlelerle ilgili tartışmak, bunların üzerine kafa yorarak düşünmek isteği kafamı meşgul ediyordu. Devamlı okuyordum ve bunu yaparken bir şeyleri tükettiğim düşüncesine kapılıyordum. Sanki kitapları küçük bir yere hapsetmiş; beraberinde kendimi de sıkıştırmıştım. Kitabı bitirdikten sonra kapağı kapayıp onu eski yerine yerleştirmek, 'tamamlanmamışlık' hâlinin farklı bir biçimiydi. Bir şeyler hep eksik kalıyordu. Sonrasında söylenecek birkaç cümleye ya da beni anlayacak bir çift göze ihtiyaç duyuyordum. İşte sosyal ağların güzelliği tam da bu noktada ortaya çıktı. Okuduğum bir e-posta beni ayağa kaldırdı, kitaplarımın yüzüne doğru temiz bir rüzgâr esti. N.Hikmet Kültür Merkezi, hep birlikte okumaya ve söyleşmeye davet ediyordu. Bir arkadaşıma da haber verdim ve birlikte düştük yollara:)

İlk toplantımız 10 Ekim 2015 tarihindeydi. Çok sevgili Şehnaz hocamızın (sonradan hep hayranlıkla söz ettik kendisinden) önderliğinde ilk önce yıl içerisinde okuyacağımız kitapları not ettik. Listemiz şu şekilde idi:
Gılgamış/Büyük Başlangıç
Kral Oidipus/Yazgı
Don Kişot/İlk roman
Macbeth/İktidar
İntibah/Romantizm
Madam Bovary/Realizm
Germinal/Sanayileşme
Dava/Modernizm
Yenişehir'de Bir Öğle Vakti/Kentlileşme
Anayurt Oteli
Oyunlarla Yaşayanlar
İki haftada bir cumartesi günleri buluşma kararı alındı. Herkes kendinden, yaşamından söz etti; orada bulunma sebeplerini anlattı. İlk kitabımız olan Gılgamış hakkında bilinenler, okumalar döküldü yavaş yavaş ortaya. Umutlu ve güzeldik hep birlikte...
Biz o sevimli odada ufak tebessümlerle birbirimizi tanımaya; Gılgamış'tan, aşk ve bereket tanrıçasından bahsederek insanlık tarihini anlamaya çalıştık.
Süregelen toplantılarda insandan, sanattan, düzenden, edebiyattan, kadından, yaşamdan konuştuk. Yeni hikâyeler dinledik. Kahvaltı sofralarında çay muhabbetleri yaptık. Bazen konuşacağımız kitabın örgüsünün dışına çıkıp kendimizi koyduk ortaya. Farkında olmadan içimizi döktük. Dert yandık, eleştirdik, pişmanlıklarımızla yüz yüze geldik. Olduğumuz ve olamadığımız hâlleri keşfettik. İnsan tavırlarını tanımaya ve anlamaya çalıştık. Yağmurun kokusunu, baharın tadını duyduk o güzel ağaçların altında.
"Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür / Ve bir orman gibi kardeşçesine" diye adeta haykırarak bakıyordu artık Nâzım Hikmet'in mavi gözleri...
O çatı altında yorgunluğumu, kırgınlıklarımı unutmamı sağlayan tebessümle karşılandığım her göze teşekkürler! Başta da Şehnaz hocama... Seneye görüşmek üzere:)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder