22 Eylül 2013 Pazar

Kavşakta – Turgut Uyar
artık gelince biliyorum, önceleri korkardım şöyle ufak bir şey, sudan kaçmış ayışığı otuzbeşbin atlının dağdan gelen yankısı önceleri açılıp gider sanırdım her şeyi her şeyi aııp gider sanırdım, bir kez şiire konmuşsa menekşeler, bademler, büyük adamlar, kutsal olan ne varsa şimdi bir çekiç ve bir alan yetiyor çaresizliği anlamaya örneğin bir eczanede bir koku duyuyorum tamam.
oysa ben eczaneye bir ilaç için girmiştim sirozluyum, yada mitral darlığım var, ülserliyim belki de niyetim bin yıl direnmektir bu halde bile romaymış, bizansmış, cumhuriyetmiş, bilmem neymiş, bahane turuncu bir çiçek açarmış bir yerde akşamüzerleri eskiden büyük adamlar geçmiş topuz gibiymiş her biri (o koku) hangi budala söylüyor artık bu sözleri el ettim birisine, bir başkasına giymediğim şapkamı çıkarttım ne dağları tanıdım, ne denizleri ne ötekiyi ne berikiyi daha demin uyanmıştım, az önce, baktım vakit akşam.
hayrola yunus kazım, hayrola karlı dağlar hayrola karlı dağlar, hayrola yunus kazım geceniz bereketli olsun, gününüz sağlam ben geldim gittim işe yaramayan şeyler topladım kancalı iğne, balık oltası, tabanca, bomba filan dağ gölgesi, köşebaşı, odun ve duman bu arada başağı tanrı bildim, mührümle onayladım ağaçlara ve otlara çocuklar gibi baktım kurda kozaya öyle, kalem kağıda öyle derken bir ihanet gibi vurdu gözüme her şey anlatamam.
ilaç milaç bok püsür. şuramda bir şeyler var sahiden bir şeyler var haykırmadan anlatamam.


Kendi hâlinde, epey masum bir "Kavşakta" çözümlemesi


Zaman zaman biz de hissederiz; kendi ellerimizle çizdiğimiz bir yolun sonunu göremediğimizi. 'Başka türlü bir şey' isteyen insanların kaçamadığı bir histir aslında... Ve şairin de dediği gibi önceleri korksak da zamanla alışırız... Kalabalıkların içinde kırılgan, sıkılgan ruhumuza bir sığınak yapmak isteriz. Ama kimseden yardım almadan, başka bir güce ihtiyaç duymadan... Roma, Bizans ya da bi cumhuriyet, hiçbirine önem vermeyerek. Tüm iktidarı elimizde tutmaktır amacımız; turunculu morlu bir çiçeğin akşamüzeri -sırf kendi isteğiyle-bir yerlerde açtığını bilmek, özgürlüğün en yalın hâlidir bu kimseler için.

Hâl böyleyken bir de bakarız ki güneşin doğuşuyla batışı arasındaki vakit göz açıp kapama uzunluğundadır. Boş ve manasız...

Farklı olmak isterken işe yaramadığını düşündüğümüz şeyler biriktirdiğimizi anlarız. Aslında 'yalnızlık' ve en nihayetinde 'ihanet'tir karşımızda duran. "İhanet"... ( Bence bu şiirdeki anahtar kelime bu... ) Savunmasız, narin şeylere (ağaçlara, otlara, kurda, kozaya, kaleme, kağıda ) çocuklar gibi bakarken; kendi mührümüzü vurduğumuzu sanarken bir başağa; aslında yol bir çıkmaza girmiştir sessiz sedasız. Kendi çizdiğimiz yolda sıkışıp kalmışızdır. Ve işte tam bu anda içimizden kopup gidenler haykırmadan, bağırmadan anlatılmaz. Zira sığınmak istediğimiz bahanelerimiz de bizim gibi çaresizdir.

Niyetimiz her hâlimizle direnmekken bize diretilenlere bir çıkmaz (kavşak) dayızdır. Başka türlüsünü isterken çiçeğin, aşkın, huzurun hiçbir türlüsünü bulamamışızdır aslında...

"artık gelince biliyorum, önceleri korkardım" diyerek çıkabilir miyiz işin içinden, sahi olur mu acaba?


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder