Kavşakta – Turgut Uyar
artık gelince biliyorum, önceleri korkardım
şöyle ufak bir şey, sudan kaçmış ayışığı
otuzbeşbin atlının dağdan gelen yankısı
önceleri açılıp gider sanırdım her şeyi
her şeyi aııp gider sanırdım, bir kez şiire konmuşsa
menekşeler, bademler, büyük adamlar, kutsal olan ne varsa
şimdi bir çekiç ve bir alan yetiyor çaresizliği anlamaya
örneğin bir eczanede bir koku duyuyorum
tamam.
oysa ben eczaneye bir ilaç için girmiştim
sirozluyum, yada mitral darlığım var, ülserliyim belki de
niyetim bin yıl direnmektir bu halde bile
romaymış, bizansmış, cumhuriyetmiş, bilmem neymiş, bahane
turuncu bir çiçek açarmış bir yerde akşamüzerleri
eskiden büyük adamlar geçmiş topuz gibiymiş her biri
(o koku)
hangi budala söylüyor artık bu sözleri
el ettim birisine, bir başkasına giymediğim şapkamı çıkarttım
ne dağları tanıdım, ne denizleri ne ötekiyi ne berikiyi
daha demin uyanmıştım, az önce, baktım
vakit akşam.
hayrola yunus kazım, hayrola karlı dağlar
hayrola karlı dağlar, hayrola yunus kazım
geceniz bereketli olsun, gününüz sağlam
ben geldim gittim işe yaramayan şeyler topladım
kancalı iğne, balık oltası, tabanca, bomba filan
dağ gölgesi, köşebaşı, odun ve duman
bu arada başağı tanrı bildim, mührümle onayladım
ağaçlara ve otlara çocuklar gibi baktım
kurda kozaya öyle, kalem kağıda öyle
derken bir ihanet gibi vurdu gözüme her şey
anlatamam.
ilaç milaç bok püsür.
şuramda bir şeyler var
sahiden bir şeyler var
haykırmadan anlatamam.
Kendi hâlinde, epey masum bir "Kavşakta" çözümlemesi
Zaman zaman biz de hissederiz; kendi ellerimizle çizdiğimiz bir yolun sonunu göremediğimizi. 'Başka türlü bir şey' isteyen insanların kaçamadığı bir histir aslında... Ve şairin de dediği gibi önceleri korksak da zamanla alışırız... Kalabalıkların içinde kırılgan, sıkılgan ruhumuza bir sığınak yapmak isteriz. Ama kimseden yardım almadan, başka bir güce ihtiyaç duymadan... Roma, Bizans ya da bi cumhuriyet, hiçbirine önem vermeyerek. Tüm iktidarı elimizde tutmaktır amacımız; turunculu morlu bir çiçeğin akşamüzeri -sırf kendi isteğiyle-bir yerlerde açtığını bilmek, özgürlüğün en yalın hâlidir bu kimseler için.
Hâl böyleyken bir de bakarız ki güneşin doğuşuyla batışı arasındaki vakit göz açıp kapama uzunluğundadır. Boş ve manasız...
Farklı olmak isterken işe yaramadığını düşündüğümüz şeyler biriktirdiğimizi anlarız. Aslında 'yalnızlık' ve en nihayetinde 'ihanet'tir karşımızda duran. "İhanet"... ( Bence bu şiirdeki anahtar kelime bu... ) Savunmasız, narin şeylere (ağaçlara, otlara, kurda, kozaya, kaleme, kağıda ) çocuklar gibi bakarken; kendi mührümüzü vurduğumuzu sanarken bir başağa; aslında yol bir çıkmaza girmiştir sessiz sedasız. Kendi çizdiğimiz yolda sıkışıp kalmışızdır. Ve işte tam bu anda içimizden kopup gidenler haykırmadan, bağırmadan anlatılmaz. Zira sığınmak istediğimiz bahanelerimiz de bizim gibi çaresizdir.
Niyetimiz her hâlimizle direnmekken bize diretilenlere bir çıkmaz (kavşak) dayızdır. Başka türlüsünü isterken çiçeğin, aşkın, huzurun hiçbir türlüsünü bulamamışızdır aslında...
"artık gelince biliyorum, önceleri korkardım" diyerek çıkabilir miyiz işin içinden, sahi olur mu acaba?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder